Paris'te Hayatta Kalma Yolları



uzun süre yazamamın sebebi son 2 ayımı stéphanie halamın paris'teki gothic mimarisiyle beni benden alan şatosunda geçirmemdi. hizmetçilere getirdiğim cumhuriyet sucuğuyla, sucuklu yumurta yapmayı öğretemeyeceğimi idrak edene kadar yaşamımı bu ihtişamlı evde sürdürdüm. ardından asil bir fransız genci edasıyla hostele taşınmaya karar verdim. sizlerle paris sokaklarında yaşadığım onca şeyin ardından edindiğim tecrübeleri paylaşacağım sanırsam az sonra.



şimdi bir kısım denyo fransızın ingilizce bildiği halde fransızca'da ısrar etmesi bir yana ingilizce konuşamayan kısmın da sanki "ben ingilizceyi ana sınıfında bitirdim oğlum daha da konuşmam" bakışı atıp size burun kıvırması insanı çileden çıkarmıyor değil. bunun için ne yapıyoruz? "bonjour mademoiselle" diyoruz "bonjour monsieur" diyoruz söze öyle başlıyoruz. gerisini ingilizce değil isterseniz arnavutça getirin, onlar sizin fransizca 2 kelam ettiğinizden duydukları hazla ne dediğinizi anlarlar ve hemen cevabınızı alırsınız. işiniz bittikten sonra "au revoir" demeyi unutmuyoruz.

pekala, gideceğiniz yeri öğrendiniz, metroya geldiniz bilet alacaksınız. kesinlikle tekli biletlerden almıyoruz, 10'lu satılan indirimli öğrenci biletlerinden alıyoruz. zaten medeniyetin, sanatın, süs havuzu ve toplu taşımacılığın başkenti ankara'da yeterince para ödüyoruz metroya bari paris'te biraz kâr edelim tutumlu olalım.

evet metro geldi şimdi hangi vagonu seçmeli? bir metroda kaçınmanız gereken bazı tipler vardır ve bu malum tiplerle kesinlikle aynı vagonda bulunmamanız şiddetle tavsiye olunur. birincisi zenci ergenler. bunlar zaten düzende maalesef ezilen sınıf, bir de vücutlarının 3te 2si testosteronla dolu olduğu için patlamaya hazır bombadırlar. yanlışınızı gördüler mi fransızca saydırır giderler dillerini anlasanız dahi cevab da veremezsiniz göd olursunuz.

ben bugün burada saçmalıyorsam bu tekniklerin sayesindedir. esen kalın.

0 Yorumlar